Yürekli: Komisyon sorumluluk almalı
Duşem 29 Kanûn 2025 - 17:00

- Asrın Hukuk Bürosu’ndan Cengiz Yürekli, 'umut hakkı'ndan ziyade Rêber Apo'nun özgürlüğüne kavuşması gerektiğini belirterek, siyasal aktörlerin sürece katılımı için gereken altyapının oluşturulmasının önemini vurguladı. Yürekli, Meclis Komisyonu'nun burada ciddi bir sorumluluk almasını beklediklerini söyledi.
Barış ve Demokratik Toplum Süreci, yıl içerisinde tüm kesimlerin ana gündemi oldu. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı sonrası PKK kendisini feshetti ve geri çekilme sürecini başlattı. Meclis'te kurulan Komisyon çalışmalarını sürdürse de çözüm için nasıl bir yol haritası ortaya koyacağı belirsiz. MA'nın sorularını yanıtlayan Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Cengiz Yürekli, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "Öcalan, 'umut hakkı'ndan yararlansın ve gelsin Meclis'ten konuşsun... Kuş tek kanatlı uçmaz" sözlerini hatırlatarak, "Umut hakkı', Bahçeli’nin tanımlamasıyla sembol değeri taşıması anlamıyla önemlidir. Sürecin olamazsa olmaz halidir. Sayın Öcalan zaten bunu bir hak olarak değil, ‘umut ilkesi’ olarak bütün toplumu kapsamına alacak şekilde değerlendiriyor. Bu sadece Sayın Öcalan'a özgü bir hak değildir. Bir ilke olarak tüm toplumu kapsıyor" dedi.
'Umut hakkı'ndan ziyade
Aslında 'umut hakkı'nın mevcut süreçten bağımsız atılması gereken hukuksal adımlardan olduğunu hatırlatan Yürekli, şunları söyledi: "Ancak bu sürece karşılık bir adım gelecekse ismini ve teknik alt yapısını nasıl kurarsanız kurun; 'umut hakkı'ndan ziyade Sayın Öcalan’ın özgür yaşam koşullarına kavuşmasıyla tanımlanacak bir süreçtir. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Eylül'de Türkiye’ye bir daha süre vererek, düzenleme yapılması için Meclis Komisyonu’na işaret etti. 'Umut hakkı' dosyası, Sayın Öcalan’ın 2014 AYM dosyasına dayanıyor. 'Umut hakkı'nın olmaması, işkence yasasının ihlali olarak değerlendiriliyor. Bu anlamda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) ihlal kararları var. Bu tamamen Türkiye’nin evrensel hukukunun şartlarına uyarlanmasıyla ilgilidir. Madem böyle bir demokratikleşme durumu var, Meclis Komisyonu bu konuda ön açıcı olsun ve öncülük rolü oynasın. Bu Türkiye’nin hukuksal sorunudur. Bütün ceza infaz kanunları etkiliyor ama belli ki siz Sayın Öcalan’ı gözeterek bu düzenlemeleri yapmıyorsunuz. Öcalan’la birlikte binlerce kişi mağduriyeti söz konusu. Önümüzde politik bir fırsat var. Buna bir zemin oluşturup 'umut hakkı' için gereken yasaları oluşturun. Bunun için oluşturulmuş bir Meclis Komisyonu var. Meclis Komisyonu bunu gerektiren yasa tasarılarını oluşturup Meclis'e sunabilir."
Barış sürecine geçiş yasası
Rêber Apo'nun 2 Aralık tarihli görüşmede de önerdiği "barış sürecine geçiş yasası" sorulan avukat Yürekli, şunları ifade etti: "Sayın Öcalan, 'Kürt inkarı aşıldı ve artık bu bir inkar konusu değil, şimdi bunun yasal olarak tanınması gerekiyor' dedi. Sayın Öcalan, Kürt-Türk birlikteliğinin bütün etnik ve sosyal kimliklerin kendi sınıflarına göre örgütlenmesini; bütün toplumun sürece entegre olmasını; bu anlamda Kürt sorununun çözülmesi için birçok yasal düzenleme yapılmasını savunuyor. Sayın Öcalan, bunu 'geçiş yasaları' olarak tanımlıyor ve çözüm önerisine kavuşturuyor. Önce bu süreci yürüten aktörlerin kendilerini ifade etmesi ve örgütlenmelerinin önünün açılması gerekiyor. Geçiş yasası dediğimiz tam olarak budur. Siyasal aktörlerin sürece katılımı için gereken altyapının oluşturulması gerekiyor. Geçiş ve barış yasaları kapsamında da öncelikle Sayın Öcalan’ın özgür çalışır koşulları sağlanmalı. Bu olmazsa olmazdır. Toplumun demokratik değişim ve dönüşümünden bahsediyoruz. Sadece toplumun değil, inkarcı tek tip zihniyetin değişmesi gerekiyor. Bunu için toplumsal bir mutabakat ve ikna süreci gerekli. Sosyal, siyasal, kültürel birçok sac ayağı gerekli ama öncelikle özgürce tartışma koşularının sağlanması lazım. Hassasiyet adı altında birçok art niyetli yaklaşımlar söz konusu. Bunlar Kürt sorununun çözümünü tıkıyor. Kürt halkının taleplerine kulak tıkanıyor. Sanki bunun en büyük fiziksel, kamusal mağduriyetlerini Kürt halkı yaşamamış gibi… Kürt'ün kendi varlığını ve kimliğini gerçekleştirecek, ortak yaşam paydasına eşit ve özgür yaşamı sağlayacak entegrasyon yasalarının oluşturulması gerekiyor."
Ne gibi adımlar atılmalı?
Şovenizm ve militarizmden uzaklaşmanın önemini vurgulayan Yürekli, şöyle devam etti: "30 yıldır cezaevinde olan mahpusların daha erken çıkmaları gerekirken bırakılmamaları durumunda bir müzakere ortamı yaratmak mümkün müdür? Hasta mahpuslar neden hala tutuluyor? Serbest bırakılmaları evrensel hukukun bir gereğidir. İnsanlara "gelsin" deniyor ama siz bu gelen insanların güvenliğini nasıl sağlayacaksınız? Yeniden Kürt sorununu dillendirdikleri için cezaevine girmemeleri ve baskı altında kalmamalarının güvencesini oluşturmak gerekiyor. İfade ve örgütlenme konusunda adımlar atılmalı. Kürt halkının hassasiyetleri söz konusu değil mi? Kürt halkının köyü yakılmış, şehirleri yıkılmış, 17 bin 500’e yakın fail meçhul cinayet var. İşkence görmeyen, cezaevinden yolu geçmeyen kalmamış. Bazı şeyler, süreci uzatmak adına art niyetle eşeleniyor.
Hukuk içine dahil olma
Bu süreçte "yasadışı" olanların hukuk içine dahil edilmesi gerekiyor. Sürecin kendisi bu zaten. Kürtlük, hukuk ve yasa içine taşınmalı. Bu bir meşruluk tartışması değil, meşruluk yasallığa denk bir şey değil. Bu müzakere edilecek bir şey değildir. Yasallık farklı bir kavramdır. Bu süreç "yasadışı" aktörlerin bir bütün olarak yasa içine dahil edilmesidir. Eğer bu olmayacaksa nasıl olacak? Müzakere edilmesi gereken konulardır. Tek taraflı paket yasalarla olabilecek bir şey değildir. Bir metruk binayı bile yıkma kararını ancak bir yasaya bağlı olarak gerçekleştirebiliyorsunuz. 100 yıllık bir sorunu da çözmek için bu adımları atmaktan sakınmanın anlamı yoktur. 'Umut hakkı' sembol olarak Sayın Öcalan’la birdir ama sadece Sayın Öcalan’a özgü değildir. Bütün ceza infaz rejimini kapsıyor. Türkiye ceza hukukunda en ağır ceza sisteminin değişmesi, Türk Ceza Yasası’nı baştan değiştirecektir. Ceza üst hallerini değiştirecektir. Adli ve siyasi mahpuslar da bunun içindedir. Bu bir demokratikleştirmeyi de getirecektir. Toplumsal yansıması da olacaktır. Sivil toplum bunu böyle değerlendiriyor." İSTANBUL










